Uluslararası Ticaretin Hakimiyet Damgası: Standardizasyon
Avrupa ticari hayatında EU standartları global krizle boğuşan Avrupa devletleri için de krizden kurtulmanın en büyük çıkışı olarak anlaşılıyor. Rusya'da standart veya standartlara uygunluk belgesi (GOST-R) olmayanların ithaline izin verilmiyor. ABD'de de kendine özgü benzer güvenlik standartları kullanılmakta ve bu standartlarla ithal ürünlerin ülkeye girişi kısmi olarak engellenebiliyor.
Uluslararası ticarette belirleyici bir kimliği olan standardizasyon; ülkelerin yerli üreticilerini korumacı yönlerini de ortaya koyuyor. Türkiye'de ise bağlı olduğu uluslararası standartların denetim ve akreditasyonu dışında kendisine ait herhangi bir kalite ve güvenlik standartı bulunmamaktadır.
Milletlerarası Standardizasyon Teşkilatı (ISO) tarafından yapılan tariflere göre; Standart: İmalatta, anlayışta, ölçme ve deneyde bir örneklik olarak açıklanıyor. Standardizasyon ise; belirli bir faaliyetle ilgili olarak ekonomik fayda sağlamak üzere bütün ilgili tarafların yardım ve işbirliği ile belirli kurallar koyma ve bu kuralları uygulama işlemi.
Bu konuda uluslararası genel geçer kurallar ve ülkelerin kendine özgü metodolojileriyle birlikte dış ticarette uygulanan karşılıklı tanıma anlaşmaları bulunuyor. Örneğin Avrupa Birliği'nde teknik mevzuat iki başlık altında toplanıyor: Düzenlenmiş ve Düzenlenmemiş Alan. Tüm bu uygulamalardaki ana hedef ise ürün ve tüketici güvenliği olarak açıklanıyor. Standardizasyon işlemi ile öncelikli olarak can ve mal güvenliği hedefleniyor. Aynı zamanda kalitenin alt sınırı tespit edilmek suretiyle belirlenen düzeyin altında mal ve hizmet üretimine müsaade edilmiyor.
Uzmanlar, standartlara uygun üretmek ve tüketmek herkes için millî ve insanî bir görev telakki edilmesi gerekliliği üzerinde duruyor. Ancak bu suretle kaynakların optimum değerlendirilmesi mümkün olabilecek ve böylelikle toplumun refah düzeyinde önemli bir artış sağlanabilecek. Enformasyon ve üretim teknolojilerindeki gelişme ile birlikte hızlı bir küreselleşme sürecinin yaşandığı günümüzde standartlar uluslararası ticaretin ortak dili haline geldi. Uluslararası pazarlarda rekabet edebilmenin yolu standartlara uygun ve kaliteli mal ve hizmet üretiminden geçiyor.
Uluslararası Standardizasyon
Uluslararası düzeyde standart hazırlama çalışmalarını yürüten en büyük iki kuruluş Türk Standartları Enstitüsü’nün (TSE) 1955 yılında üyesi olduğu Uluslararası Standardizasyon Teşkilatı (ISO) ve 1956 yılında üyesi olduğu Uluslararası Elektroteknik Komisyonu (IEC). ISO, ulusal standart kuruluşlarının üye olduğu 1947 yılında kurulmuş bir federasyon. ISO’nun amacı; uluslararası mal ve hizmet değişimini hızlandırmak, entelektüel, bilimsel, teknolojik ve ekonomik faaliyetler alanında işbirliğini geliştirmek. Teşkilat, Uluslararası Elektroteknik Komisyonu (IEC)’nun çalışma alanına giren elektrik, elektronik ve ilgili teknolojiler dışında kalan konuların tamamında çalışmalarda bulunuyor.
TSE, ISO’nun Politika Geliştirme Komitelerinden olan CASCO (Uygunluk Değerlendirmesi Komitesi), DEVCO (Gelişmekte Olan Ülkelerin Sorunları ile ilgili komite), COPOLCO (Tüketici Politikaları Komitesi) ve Genel Standardizasyon Prensipleri Komitesi REMCO (Referans Materyaller Komitesi)‘nun üyesi.
ISO ve IEC bünyesinde standart hazırlama çalışmaları teknik komiteler aracılığı ile yürütülüyor. Türk Standartları Enstitüsü, ülkemiz sanayisini ilgilendiren konularda çalışan teknik komitelere üye olmak koşulu ile uluslararası standart hazırlama çalışmalarına katılıyor. ISO ve IEC teknik komitelerinden gelen standart taslakları, Ayna Teknik Komitelere TSE ihtisas grupları, laboratuvarlar ve ilgili birimlere görüş hazırlanması veya bilgi için gönderiliyor. Ayna Komiteler dışında üretici kişi ve kuruluşların ilgili dokümanlara bildirdikleri görüşler değerlendirilerek, uzlaşma sağlanmış ülke görüşü oluşturuluyor ve ISO ve IEC’nin ilgili teknik komitelerine bildiriliyor. ISO ve IEC’nin teknik komitelerine ait toplantılara katılacaklar için gerekli organizasyonlar yapılıyor ve doküman desteği sağlanıyor.
Avrupa Birliği teknik mevzuatının gelişimi
Avrupa Birliği'nde teknik mevzuat iki başlık altında toplanıyor:
A) Düzenlenmiş Alan: Bu alan Avrupa Komisyonu nezdinde hazırlanıp yürürlüğe konulmuş ortak bir mevzuat tarafından düzenlenen sektörleri kapsıyor. Örneğin; Komisyon ve Konsey Direktifleri bu alana girmekte.
B) Düzenlenmemiş Alan: Bu kapsama giren hususlarla ilgili AB düzeyinde bir düzenleme yapılmamakta ve bu alanla ilgili düzenlemeler üye devletlerin ulusal yetki alanına bırakılmakta. Bu alanda teknik engellerin bertarafı ve malların serbest dolaşımı, ulusal mevzuatlara eklenen "karşılıklı tanıma hükmü" ile sağlanıyor.
Düzenlenmiş Alanda AB Teknik Mevzuatının Gelişimi
1961-Teknik Mevzuat Uyum Çalışmalarının Başlangıcı
1969-Klasik Yaklaşım (Old Approach)
Temel ilkesi, mevzuat düzeyindeki teknik kurallar ile bu kurallarla eş etkiye sahip standartların tümünün uyumlaştırılması. Klasik Yaklaşım çerçevesinde mevzuat uyumlaştırmasına konu teşkil eden alanların başlıcaları; tekstil ürünleri, elektrikli aletler, eczacılık ürünleri ve kozmetik ürünler, gıda maddeleri, tehlikeli maddeler, motorlu araçlar, tüketici ve çevrenin korunması şeklinde.
1985-Yeni Yaklaşım (New Approach)
Her bir ürünle ilgili mevzuatın uyumu yerine, benzer malların bir arada toplanmasıyla oluşturulan mal gruplarıyla ilgili olan ve temel gerekler olarak isimlendirilen insan can ve mal güvenliği, hayvan ve bitki varlığının korunması çerçevesinde hazırlanan mevzuatın uyumlaştırılmasını öngören yaklaşım.
Temel ilkeleri:
• Mevzuat uyumu, Toplulukta serbest dolaşıma giren malların temel gerekleri karşılaması ile sınırlandırılmıştır.
• Direktiflerdeki temel gereklere karşılık gelen ürünlere ilişkin teknik özellikler uyumlaştırılmış standartlarda yer alacaktır.
• Uyumlaştırılmış standartları veya diğer standartları uygulamak isteğe bağlı olup, üretici her zaman diğer teknik belgelere de başvurabilecektir.
• Uyumlaştırılmış standartlara uygun üretilen ürünlerin temel gerekleri karşıladığı kabul edilecektir.
1989-Global Yaklaşım
Temel ilkesi, test, deney ve belgelendirme konusunda karşılıklı tanımayı ve altyapıların yakınlaştırılmasını sağlamak ayrıca, karşılıklı güvenin ve şeffaflığın temini açısından akreditasyonun önemini vurgulamak.
1990-Modüler Yaklaşım
Temel amacı, ürünlerin özelliklerini ve taşıdıkları risk oranlarını dikkate alarak uygunluk değerlendirme yöntemleri belirlemek. Modüler Yaklaşım, mevzuat hazırlayıcılara yönelik oluşturulmuş bir modüller sistemi. Mevzuat hazırlayıcı, düzenlemek istediği bir alanda insan, hayvan sağlığı ve güvenliğini ve çevre korumasını sağlamak üzere bu sektördeki malların özelliklerine ve taşıdıkları risk oranına göre seçtiği bir modülü veya modüller kombinasyonunu ilgili mevzuatın kapsamına alarak uygunluk değerlendirme prosedürlerini belirleyebilmekte. A'dan H'ye kadar olmak üzere 16 adet modül var.
Mevzuat hazırlayıcılar, modüllerden faydalanarak, üreticiye, ürünün teknik düzenlemelere uyduğunu kanıtlamak için, birden fazla alternatif sunabilmekteler. Ürünün direktifinde, birden fazla modül kombinasyonu bulunmakta ve üretici isterse bunlardan birini, isterse de ürünün Avrupa standardını uygulayabilmekte.
Yeni Yaklaşım Direktifleri
Yeni Yaklaşım Direktifleri aşağıdaki temel ilkelere dayanır:
• Uyum sadece temel gereklerle (ürünün, insan sağlığı, can ve mal güvenliği, hayvan ve bitki yaşam ve sağlığı, çevre ve tüketicinin korunması açısından sahip olması gereken asgari güvenlik koşulları) sınırlıdır.
• Sadece temel gerekleri karşılayan ürünler serbest dolaşıma girebilir.
• AB Resmi Gazetesi’nde yayımlanan ve ulusal standart haline getirilen uyumlaştırılmış standartlara uygun ürünlerin temel gerekleri karşıladığı kabul edilir.
• Uyumlaştırılmış standartlara ve diğer teknik belgelere uymak isteğe bağlı olup; üretici temel gereklere uygunluğu sağlayacak diğer herhangi bir yolu seçmekte serbesttir.
• Üreticiler direktiflerde yer alan farklı uygunluk değerlendirme yöntemlerini seçebilirler.
Kapsam: Kapsam direktifin kapsadığı ürünleri veya direktifin önlemeye çalıştığı tehlikenin niteliğini tanımlar. Ürünle ilgili riskleri veya bir olayla ilgili riskleri içerir.
Piyasaya Arz ve Hizmete Sokma: Üye ülkeler kişilerin sağlık ve güvenliğini veya kamu yararını tehlikeye sokmayan ürünlerin piyasaya arz edilmesinden ve hizmete sokulmasından sorumlu. Bu durum üye ülkelerin piyasa gözetimi sorumluluğunu da beraberinde getirmekte.
Temel Gerekler: Temel gerekler direktiflerin eklerinde yer alır ve direktifin amacını gerçekleştirmek için gerekli bütün hususları içeriyor. Sadece temel gerekleri karşılayan ürünler piyasaya arz edilebilir ve hizmete sokulabiliyor.
Serbest Dolaşım: Üye ülkeler CE işareti taşıyan ürünlerin, bu işaretin konulmasını öngören direktif hükümlerine uygun olduğunu kabul etmek zorundadırlar. Buna göre, üye ülkeler sınırları içinde CE işareti taşıyan ürünlerin piyasaya arzını ve hizmete sokulmasını -eğer CE işaretinin konulmasına ilişkin kurallara aykırı hareket edilmemişse- engelleyemez, kısıtlayamaz ve yasaklayamaz.
Uygunluk Varsayımı: Uyumlaştırılmış standarda göre hazırlanan ulusal standarda uygun ürünlerin temel gerekleri karşıladığı varsayılıyor. Üretici söz konusu standardı hiç uygulamazsa veya kısmen uygularsa, ürünün temel gerekleri karşıladığını belgelemek zorunda.
Koruma Maddesi: Üye ülkeler, kamu yararı ile kişilerin sağlık ve güvenliğini tehlikeye sokan CE işaretli ürünlerin piyasaya arzını engellemek için gerekli önlemleri almakla yükümlüdür. Ayrıca üye ülke bu hususu Komisyona bildirmek zorunda. Komisyon söz konusu ulusal önlemi haklı görürse, gerekli önlemlerin alınmasını teminen diğer üye ülkelere de bilgi verir.
Uygunluk Değerlendirmesi: Üretici ürününü piyasaya arz etmeden önce direktifte öngörülen uygunluk değerlendirme yöntemlerini izlemek zorunda. Üçüncü taraf uygunluk değerlendirmesi, direktiflerde yer alan gerekleri yerine getiren ve üye ülke topraklarında kurulmuş olan onaylanmış kuruluşlarca yürütülür.
CE Uygunluk İşareti: Yeni Yaklaşım Direktifleri hükümlerine uygun olarak üretilen ürünler CE işareti taşımak zorunda. Çünkü CE işareti ürünün, söz konusu ürüne uygulanabilir bütün direktiflerde yer alan temel gerekleri karşıladığını ve tüm uygunluk değerlendirme işlemlerinden geçtiğini gösterir. Üye ülkeler CE işaretini korumak için gerekli önlemleri almakla yükümlü.
Uygulamada Koordinasyon: Komisyon veya üye ülke, uyumlaştırılmış standardın temel gerekleri karşılamadığını görürse, bu hususu direktiflerde öngörülen Daimi Komitelerin ve 98/34/EC sayılı Direktife göre oluşturulan Komitenin dikkatine sunar. Komisyon Komitelerin görüşlerini de dikkate alarak, uyumlaştırılmış standardın yürürlükten kaldırılıp kaldırılmadığını üye ülkelere bildirir.
Düzenlenmemiş Alan:
Düzenlenmemiş alan, Avrupa Birliği (AB)'nin ortak mevzuatının bulunmadığı, dolayısıyla AB üyesi devletlerin kendi düzenlemelerini yapabilecekleri alanı ifade etmektedir. Bu alan, hakkında hiçbir AB mevzuatı olmayan bir ürünü ilgilendirebileceği gibi, hakkında AB mevzuatı bulunan bir ürüne dair ortak düzenleme kapsamına alınmamış bir hususu da işaret edebilmektedir. Topluluk Kurucu Anlaşmasının 34 ve 35 inci maddeleri bir üye devlette üretilmiş veya piyasaya arz edilmiş herhangi bir ürünün ilke olarak herhangi bir engelle karşılaşmaksızın diğer üye devlet pazarlarına serbestçe arzını düzenlemekte, 36 ncı madde ise bu serbest dolaşımın ancak kamu sağlığı ve güvenliği gibi meşru gerekçelerle sınırlanabileceğini öngörmektedir. Düzenlenmemiş alanda Topluluğun herhangi bir ortak düzenlemesi bulunmadığı için üye ülkelerin Kurucu Anlaşmanın 34–36’ncı maddelerini nasıl uygulayacaklarına dair boşluğu Avrupa Birliği Adalet Divanının (ABAD) karar ve içtihatları doldurmuştur.
ABAD, 1979 yılında "Cassis de Dijon” davasında malların serbest dolaşımı ilkesini derinden etkileyen önemli bir karar almıştır. Bu karar çerçevesinde, hiçbir AB üyesi devlet, bir diğer üye devlette yasal olarak üretilmiş veya (AB dışında üçüncü ülkelerden gelmiş olsa bile) usulüne uygun olarak piyasaya arz edilmiş ürünlerin, kendi pazarına girişini engellemeyecektir.
Bu anlamda, üye devletler düzenlenmemiş alanda mevzuat geliştirebilmekte, ancak bu mevzuatın gereklerini, ilgili Anlaşmada belirtilen istisnai durumlar haricinde, diğer üye devletlerden ithal ettikleri ürünlerden talep edememektedirler. 98/34/EC sayılı Direktif çerçevesinde, sözkonusu alanda geliştirecekleri mevzuatı Avrupa Komisyonu aracılığıyla birbirlerinin ön görüşüne sunma zorunlulukları da bulunmaktadır.
Düzenlenmemiş Alanda Karşılıklı Tanıma Yönetmeliği:
Türkiye ile AB arasındaki Gümrük Birliği’ni tesis eden 1/95 sayılı Ortaklık Konseyi Kararı (OKK)"nın 5-7 inci maddeleri Topluluk Kurucu Anlaşması'nın 34-36"ncı maddelerine tekabül etmekte. Ayrıca 2/97 sayılı OKK eki listede ABAD’ın "Cassis de Dijon” davası kararı da tarafların dikkate alması gereken kararlar arasında sayılmıştır. Bu nedenle, AB ile Türkiye’nin düzenlenmemiş alanda karşılıklı tanıma yükümlülüğü bulunmakta.
Öte yandan, Avrupa Komisyonu 2003’de yayımladığı bir genelgeyle düzenlenmemiş alanda Türk ürünlerinin de üye devlet kaynaklı ürünlerle aynı muameleye tabi tutulması gerektiğini belirtmiş; Türkiye’de üretilmiş veya üçüncü ülke menşeli olsa dahi Türkiye’de serbest dolaşıma girmiş ürünlerin Topluluk gümrük kapılarında ilke olarak denetime tabi tutulamayacağını üye devletlere hatırlatmıştır. Ayrıca Komisyon, üye ülkelerden, düzenlenmemiş alanda yapacakları ulusal teknik düzenlemelere Türk mallarını kapsayacak şekilde karşılıklı tanıma hükmü koymalarını istemiş, Türk ürünü ithal edenlerin bu ürünleri piyasaya arz etmelerinin engellenmesi halinde AB’nin İşleyişi Hakkında Anlaşma’nın ilgili (34, 35 ve 36’ncı) maddelerinin ihlali gerekçesiyle ithalatçı üye devletin ilgili mahkemelerine başvurabileceklerini belirtmiştir. Genelgeye göre, varış ülkesinin insan sağlığını düzenleyen kurallarına eşdeğer ölçüde koruma sağlayan düzenlenmemiş alandaki Türk ürünlerinin Topluluk pazarlarına arzı yasaklanamaz, kısıtlanamaz. Koruma seviyesinin sağlanıp sağlanamadığı ise ancak bu ürünler ilke olarak piyasada iken denetlenebilir. Bu kapsamdaki Türk ürünlerinin piyasaya arzı ancak birtakım koşulların varlığı halinde engellenebilmektedir.
Komisyon buna karşılık Türkiye’den de kendi ulusal teknik düzenlemelerine AB’den gelen mallara yönelik “karşılıklı tanıma” hükmü koymasını ve bunu uygulamasını beklemektedir. Nitekim, AB tarafı tam üyelik müzakereleri kapsamında malların serbest dolaşımı faslının açılabilmesi için düzenlenmemiş alan taahhütlerimizin ifasının bir önkoşul olduğunu bildirmiştir.
Bu arada, AB 2009’da yürürlüğe koyduğu 764/2008 sayılı Tüzük ile düzenlenmemiş alanda Topluluk içinde malların serbest dolaşımının sağlanması ve karşılıklı tanıma ilkesinin uygulanması için takip edilecek kuralları belirlemiş ve Türkiye’nin uyumlaştırması gereken 3052/95/EC sayılı Konsey Kararı’nı yürürlükten kaldırmıştır.
Bu gelişmeler sonucunda, 4703 sayılı “Ürünlere İlişkin Teknik Mevzuatın Hazırlanması ve Uygulanmasına Dair Kanun”un 14’üncü maddesine dayanılarak Ekonomi Bakanlığı’nca hazırlanan “Düzenlenmemiş Alanda Karşılıklı Tanıma Yönetmeliği” 02.05.2012 tarihli ve 2012/3169 sayılı Bakanlar Kurulu Kararı ile kabul edilerek 23.06.2012 tarihli Resmi Gazete’de yayımlandı. 01.01.2013’te yürürlüğe giren Yönetmelik esas olarak;
• 764/2008/EC sayılı Topluluk Tüzüğü’nü uyumlaştırmayı,
• 2003 tarihli Komisyon Genelgesi’nin temel ilkelerini iç hukukumuza yansıtmayı,
• Düzenlenmemiş alanda hazırlanacak ulusal teknik mevzuatın uyacağı temel ilkeleri ve bu mevzuata konulacak “karşılıklı tanıma ilkesi”nin usul ve esasları ile
• Ulusal ürün irtibat noktası olarak Ekonomi Bakanlığı’nın görevlerini belirlemeyi amaçlamaktadır.
Teknik Mevzuatın ve Standartların Türkiye ile AB Arasında Bildirimine Dair Yönetmelik:
AB üyesi ülkelerin düzenlenmemiş alandaki mevzuat taslakları, 2002 yılından bu yana 98/34/EC sayılı direktifte öngörülen mekanizmanın 2/97 sayılı Türkiye-AB Ortaklık Konseyi Kararı’nda yer alan uyarlamaya uygun yapısı içerisinde Avrupa Komisyonu tarafından Türkiye’ye iletilmekte ve anılan taslaklar bu konudaki merkezi birim olan Ekonomi Bakanlığı (Ürün Güvenliği ve Denetimi Genel Müdürlüğü) tarafından ilgili kamu kuruluşlarına iletilmektedir. 2/97 sayılı OKK’da yer alan uyarlamada Türkiye’nin bahse konu bildirim mekanizmasına Avrupa Ekonomik Alanı’na taraf EFTA ülkeleri gibi basitleştirilmiş sistemde üye olması öngörülmektedir. Basitleştirilmiş sistem, tarafların birbirlerinin mevzuat taslaklarına “yorum” yapabilmesi, ancak “detaylı görüş” iletememesi anlamına gelmekte ve taslağı yayımlamadan önce geçmesi gereken zorunlu bekleme süresinin farklılığını işaret etmektedir (AB üyesi ülkelerin bekleme süresi 18 aya kadar uzayabilmekte iken, Türkiye için bu süre 3 ayda sabitlenmiştir).
Türkiye’nin düzenlenmemiş alandaki mevzuat taslaklarının da Avrupa Komisyonu aracılığıyla üye ülkelere bildirilmesi gerekmekte olup, bu konudaki detaylar, 4703 sayılı “Ürünlere İlişkin Teknik Mevzuatın Hazırlanması ve Uygulanmasına Dair Kanun” kapsamında hazırlanan uygulama yönetmeliklerinden 3 Mayıs 2002 tarihinde yürürlüğe girmiş olan “Teknik Mevzuatın ve Standartların Türkiye ile AB Arasında Bildirimine Dair Yönetmelik” kapsamında belirlenmiştir.
Bu anlamda Türkiye, AB’nin 1984 yılından beri yürütmekte olduğu düzenlenmemiş alan dair bildirim sistemine “karşılıklılık” esasına dayalı olarak dahil bulunmakta. Söz konusu bildirim sistemi kapsamında 2002 Mayıs ayından itibaren Komisyon’dan Türkiye’ye intikal eden taslak mevzuat sayısı yaklaşık 6.800 adet.
Bildirim Sistemi ve Kamu Kuruluşları:
Bildirim Sisteminin İşleyişi: Kamu kuruluşlarının, söz konusu Yönetmelik gereğince bildirimi öngörülen herhangi bir mevzuat taslağı hazırlamaları halinde; söz konusu mevzuatı nihai taslak aşamasındayken, ilgili bilgi ve belgelerle birlikte bu konuda ülkemizde merkezi birim görevini yürüten Ekonomi Bakanlığı (Ürün Güvenliği ve Denetimi Genel Müdürlüğü) aracılığıyla Avrupa Komisyonu’na bildirmeleri gerekmektedir. Bildirim kapsamında iletilecek tüm taslak, bilgi ve belgelerin ilgili kamu kuruluşlarınca hem Türkçe hem İngilizce olarak hazırlanması beklenmektedir. Söz konusu bildirim, Komisyon tarafından tüm AB üyesi ülkelerin merkezi birimleri aracılığıyla, üye ülkelerdeki ilgili kamu kuruluşlarına, istisnai durumlar hariç olmak üzere, elektronik ortamda intikal ettirilir.
Diğer taraftan, bildirimi gerçekleştirilen mevzuat için 3 aylık bir bekleme süresi söz konusu olduğu için, anılan taslağın Resmi Gazete’de yayımlanması, bildirimin Komisyona intikal ettiği tarihten itibaren en az 3 ay sonra gerçekleşmektedir. Bu süre zarfında, söz konusu taslak hakkında AB üyesi ülkelerin ve/veya Avrupa Komisyonunun muhtemel yorumları Ekonomi Bakanlığı (Ürün Güvenliği ve Denetimi Genel Müdürlüğü) aracılığıyla ilgili kamu kuruluşunun resmi e-posta adresine iletilir.
Bildirimi yapılan taslaklar hakkında Avrupa Komisyonu ve/veya AB üyesi ülkelerden alınan yorumların, ilgili kamu kuruluşunca taslağın müteakip hazırlık çalışmalarında mümkün olduğu ölçüde dikkate alınır. Mevzuatın nihai hali de mümkün olan en kısa sürede Bakanlık aracılığıyla Komisyona bildirilir.
DTÖ Kapsamında Bildirim Sistemi: “Teknik Mevzuatın ve Standartların Türkiye ile AB Arasında Bildirimine Dair Yönetmelik”kapsamında bildirilmesi gereken teknik düzenlemelerin, belirli şartlar altında DTÖ/TBT prosedürleri çerçevesinde de bildirimi gerekebilmektedir. (http://www.teknikengel.gov.tr/)
Rusya’dan bir örnek: GOST-R Uygunluk Belgesi
Rusya Federasyonu'na satılmak üzere ithal edilen ürünlerin bir kısmı için Rusya standartlarına uygunluk belgesinin ilgili gümrük mercilerine ibrazı gerekliliği var. Standart veya standartlara uygunluk belgesi istenilen mallardan uygunluk belgesi (GOST-R) olmayanların Rusya Federasyonu'na ithaline izin verilmiyor.
Söz konusu belgeyi vermeye yetkili merci ise (Standardizasyon, Metroloji ve Sertifikasyon Devlet Komitesi) GOSSTANDART'tır. Anılan kuruluş tarafından, Rusya içinde veya ülke dışında oluşturduğu test ve ölçüm merkezleri vasıtasıyla sertifika düzenlenmektedir. Rus standartlarına uygunluk belgesi belirli bir ihraç partisi için alınabileceği gibi, belirli bir ürün içinde alınabilmektedir. Standartlara uygunluk belgesinin fiili ithalat anında geçerlilik süresinin dolmamış olması gerekmektedir. Mal çeşidi ve markası, üretim yılı, üreticinin adı ve adresi, toplam yükleme içinde sertifikaya tabi malın miktarı gibi bilgiler ise ayrıca gümrük yetkilileri tarafından talep edilmektedir.
GOSSTANDART, tanımladığı standart normlarına uygulamak üzere laboratuvarlar oluşturmakta veya bu yetkiyi Federal veya mahalli otoritelerin kontrolünde bulunan diğer laboratuvarlara devir edebilmekte, söz konusu laboratuvarlar tarafından düzenlenen sertifikalar tüm Rusya'da geçerli olmaktadır. GOSSTANDART hangi ürün için hangi üniteye başvurulması gerektiği konusunda talep sahiplerine bilgi verebilmektedir. Rusya dışında üretim yapan firma ve kuruluşların üretim mahallinde test talepleri, bu işlem için gerekli harcamaların başvuru sahibince karşılanması halinde kabul edilebilmektedir.
Etikette Rusça bilgilerin bulunması zorunluluğu
Başlangıçta gıda malları için geçerli olan bu uygulama l Ağustos 1998 tarihinde gıda dışı malları da içerecek şekilde genişletilmiştir. Etikette malın adı, orijini, net ağırlığı, malın terkibi, üretim yılı, raf ömrü, besleyici değeri, kullanım koşulları gibi bilgilerin Rusça olarak yer alması gerekmektedir. Söz konusu etikete sahip olmayan malların satışı ise mümkün bulunmamaktadır.
Kaynaklar: www.ekonomi.gov.tr, www.tse.org.tr, www.rusyaofisi.com, www.musavirlikler.gov.tr
Avrupa ticari hayatında itici motor vazifesi gören EU standartları
Uzun yıllardır Amerika Birleşik Devletleri’nde uygulanan ve Avrupa Birliği’ne de esin kaynağı oluşturan, Topluluğun içinde serbest ticaret dolaşımında aktif rol alan şirketlerin kendi baslarına ürettiği her ürünü piyasada istedikleri gibi pazarlamak ve bunlardan istedikleri kazancı elde etmek gibi savurgan bir düşünceyi önlemek, ayrıca Birliğin içinde tüketici konumunda
bulunan ve birliği oluşturan devletlerde yasayan haklin sağlığını korumak için birlik içinde belli düzenlemeler yapıldı. (1) Bunların en önde gelenlerinden birisi 2000’li yılların hemen baslarında Avrupa Parlamentosu ve Birliğin danışma organının ortaya attığı “Product safety” yani ürünün güvenilirliğine atıfta bulunarak yapılan düzenleme oldu. (2) Düzenlemeye bakıldığında ilk bakışta birliğin ana lokomotifi olan üreticiye ekstradan yüklerin getirildiği farz edilse de gerçekte (tüketicinin korunması ve pazarlanan ürünün sağlık koşullarına uygunluğu araştırması) yapılan düzenlemeyle birliğin markalaşması
yolunda önemli adımlar atılmış hali hazırda Amerika’da yıllardır süregelen ve şirketlerin markalaşmasında gizli bir aktör vazifesi atfedilen ürün güvenliği ön plana çıkartılarak şirketlerin hem AVRUPA Birliği’nin serbest dolaşım sınırları içinde hem de birliğin sınırları dışında bulunan pazarlarda bu sertifikayı kullanarak kendilerine rahatça pazar bağlayabilmeleri, yüksek maliyetli ürünleri Avrupa pazarının dışında da pazarlayabilmeleri için şirketler bir argüman oluşturmuştur. Ayrıca buna ek olarak “RAPEX” hızlı risk tanımlama sistemi metodu getirilerek Avrupa Komisyonu’nun konunun takibatını hızlı bir
şekilde tamamlaması yasal prosedür olarak tanımlanan “ Offcial Journal Of the Europeon Union” Avrupa Birliği Resmi Gazetesi’nde yayımlanarak sonuca başlanmış ve birliğin takibatını yaptığı ürünün standartlara uygunluk kontrolü bu sayede gerçekleştirilmeye çalışılmıştır.
Sadece ürün kalitesine yapılan bu atıfın ticareti tamamıyla dinamik bir hale getirmesi söz konusu olmadığı için ve hali hazırda iç piyasaya dışarıda yapılan ticari rekabet seklinde gerçeklesen saldırıların önüne bir nebze olsun set koyulması gerektiği düşüncesinin sonucu olarak Avrupa Birliği sınırları ve standartları içinde keşfedilen ileri teknoloji ürünleri için patentler alınmış hatta bunlar birlik tarafindan teşvik edilmiştir. (3) İleri teknoloji ürünü tıbbi cihazlar, akilli telefonlar ve tablet bilgisayarlar, yüksek hızlı trenler, çevre dostu motorlu araçlar bunların en başında gelmektedir. Yüksek teknoloji çığırını açma “challange” dedigimiz meydan okuma ilkesini beraberinde getirmiş ve hemen hepimizin söz arasında kullandığı Avrupa standartı anlamına gelen “Avrupa Mali” kelimesinin dilimize hatta bir çok dile yerleşmesine olanak sağlamıştır. Hatta GSM ve UMTS gibi internet ve telefon teknolojilerinde kullanılan kelimeler Avrupa Birliği’nin getirmeye çalıştığı standartlar sonucu ortaya çıkmış bu sayede Avrupalı firmalar ürettikleri yan ürünler ile telefon teknolojileri piyasasında %90’a varan oranda temsil hakki elde etmişlerdir.(4,5)
Bunların hepsini toparlamaya çalıştığımızda ortaya çıkan sonuç şu şekilde vuku bulmaktadır. Öyle ki: Avrupa da kurulan sistem Avrupa’nın ticari hayatında bir çok çeşitlenmeye olanak sağlamış sadece üretim değil aynı zamanda hizmet sektörlerinde getirilen standartlarla da ürün ve hizmet kalitesi yükseltilmiş Avrupa’da yerleşkesi olan bir çok şirket için bu adımlar birliğin bir desteği olarak hem iç hem de global rekabet piyasasında piyasa oyuncuları için fırsat oluşturmuştur.
Bugün de krizle global krizlerle boğuşan Avrupa devletleri içinde krizden çıkısın en büyük sebebi ve itici gücü olarak anlaşılmıştır, anlaşılmaya da devam etmektedir.
(1) www.springer.com (European unification, single markets, and product safety: The American experience with federal/state regulation of housing safety)
(Avrupa Birligi, Ortak Pazar ve ürün güvenligi: Amerikan tecrübesi tüketim düzenlemesi/güvenligi)
(2,3) http://europa.eu/legislation_summaries/consumers/consumer_information/l21253_en.htm (Product safety: general rules)
(Avrupa Birligi: Ürün güvenligi ( genel kurallar))
(4,5) EUROPÄISCHE KOMMISSION : Ein Binnenmarkt für Rechtedes geistigen Eigentums Förderung von Kreativität und Innovation zur Gewährleistung von Wirtschaftswachstum, hochwertigen Arbeitsplätzen sowie erstklassigen Produkten und Dienstleistungen in Europa
(Avrupa Komisyonu: Serbest Piyasa ekonomisi hem inovasyonu teşvik etme hem de ekonomik gelisimi garanti altina alma raporu)