Adres :
100. Yıl Bulvarı No:101/A, 06374 OSTİM/Ankara-TÜRKİYE Telefon : 0 312 385 50 90 Faks : 0312 354 58 98 E-Posta : korhan@ostim.org.tr

İyi Mühendis Olmak İçin Üretimi İyi Bilmek Gerekir

OSTİM Savunma ve Havacılık Kümelenmesi (OSSA) üyesi, 30 kişiye istihdam sağlayan Medmakina’nın kaptan köşkündeki isim, “Atölyede işi öğreneceksiniz. İyi mühendis olmak için üretimi iyi yapmak gerekir.” diyor.
Ostim Editör
16 Mart 2018 09:57

Makine mühendisi Hülya Yıldız Güler, OSTİM’de kadın girişimci olarak başarıyı yakalayan isimlerden. Okulu bitirmesinin ardından sanayiyle tanışan, çalıştığı savunma ve medikal firmalarında ana yüklenicilerin zorlu tedarik süreçleriyle kendini geliştiren Güler, bu deneyimlerini 2002 yılında kendi firmasına aktardı. OSTİM Savunma ve Havacılık Kümelenmesi (OSSA) üyesi, 30 kişiye istihdam sağlayan Medmakina’nın kaptan köşkündeki isim, “Atölyede işi öğreneceksiniz. İyi mühendis olmak için üretimi iyi yapmak gerekir.” diyor.

Sizi tanıyabilir miyiz?
1994 yılında Karadeniz Teknik Üniversitesi Makine Mühendisliği Bölümü’nden mezun oldum. Mezun olduktan sonra OSTİM’de çalışma hayatıma başladım. Öyle ki o yıllarda OSTİM’de çalışan 3 kadın makine mühendisinden biriydim.

İlk iş yerinizdeki göreviniz neydi?
OSTİM’de bir savunma ve havacılık firmasında kalite güvence mühendisi olarak başladım. Daha sonra bir medikal firmasında kalite güvence ve kalite kontrol mühendisi olarak çalıştım. Aynı firmada yükselerek üretim koordinatörü oldum ve 5 yıla yakın üretimde görev aldım.

90’lı yıllarda bırakın yemek çay işlerine bakan kadın çalışanı, kadın sekreter bile bulmak çok zordu. Kadın mühendisler de üretimde çok fazla yer almıyordu. Firmaların kalite sistemi ve ISO 9001 çalışmaları daha yeni başlamıştı. Kalite ile ilgili görevlere de kadın mühendisler daha uygun görülüyordu. “Daha düzenli, daha tertipli olur” gibi bir yaklaşım vardı, yıllar içinde bunlar yok oldu tabi. Artık daha çok kurucusu mühendis olan öncelikle mühendisliğe inanan firmalara ihtiyaç olduğu ortaya çıkmıştı. Önemli bir yol ayrımına geldiğimi düşünerek 2002 yılında kendi firmamı kurma kararı aldım.

“DAHA İYİSİNİ YAPABİLECEĞİMİZE İNANDIK”
Bu kararınız nasıl gelişti ve hangi sektörle başladınız?
Medikal sektörüyle işe başladık; “Med” kısaltması medikalden geliyordu. Uzun yıllar çalıştığım için iyi bir üretim ve kalite kontrol deneyimim vardı. Akademisyenlerden danışmanlık almış, Ankara’nın çok iyi ortopedistleri ve beyin cerrahlarıyla beraber çalışmıştık. O zamanlarda Türkiye’deki insanların kemik yapısına en uygun kalça protezinin yapılması için projeler geliştirmiştik.

Savunma sanayii firmalarının satın alma birimleriyle tanışıklığım olduğu için sürekli olarak sektörden ziyaretçiler geliyordu. Ziyaretlerin sonucundaki olumlu dönüşler, firmaya ikinci bir sektörün kapısını açmıştı. 2002’ye kadar böyle gitti ve kendi işimizi kurma fikri gelişti. Dışarıdan iş yaptırdığımız firmaları hatta bazı rakip firmaları daha iyi tanıyorduk. Onlar ilham kaynağımız oldu. Mühendis olarak çok daha iyisini yapabileceğimize inandık.

O kadar düzensiz, hatalı ve kontrolsüz bir üretim yapılıyordu ki daha mühendislik girmemişti işin içine. Birçok firma ustalıktan geliyor, mühendisliğe önem vermiyordu. Sahibi mühendis olan ve bu işlere mühendislik olarak yaklaşan firmalar da tam bu süreçte kurulmaya başlamıştı.

Sıfır sermaye ile yola çıktık. Sadece işimizi iyi yapmaya, zamanında teslimata ve kaliteli ürün üretmeye odaklandık. O yıllarda yurt içinde üretimi yapılamayan işler vardı ve bu işleri ne olursa olsun yapmamız gerekiyordu.

Üretiminiz nasıl şekillendi?
İlk kurduğumuzda yurt dışındaki firmalar ve medikal sektörde bizi önceden tanıyan firmalara çeşitli numuneler yaptık. Aselsan 2003’te firmamızı denetledi ve prototip üretimleri ile başladık, Roketsan’la devam ettik. Yeni olmamıza rağmen iyi bir üretim ve kalite sistemini beraber kurmayı başarmıştık. 2005’te ISO 9001 belgesini aldık ve çok kısa sürede sektördeki TAI, Alp Havacılık, TÜBİTAK-SAGE gibi firmalarla çalışmaya başladık. İki kişiyle yola çıkmıştık şimdi 30 kişinin çalıştığı bir firmayız, ilk yıllar en yoğun en verimli çalıştığımız zamanlardı.

Son yıllarda ofisteyim ama o yıllarda hem atölyede çalışan hem de malzemecisinden kaplamacısına, ısıl işlemcisinden boyacısına kadar giden bendim. Çünkü sorunu çözmek için yakından bire bir ilgilenmemiz gerekiyordu. Hassas işler ürettiğimiz için doğru hammaddeyi bulmak ve özel prosesleri oturtana kadar başlarında durmamız şarttı.

“SİSTEMİ MÜHENDİS KURAR”
Başarınızdaki ana etken nedir?
Çok çalışmak, eşim Muharrem Bey ile 24 saat dönüşümlü üretimi takip ettik. Bir yandan insanları çalıştırabilmek için empati yapmanız, diğer yandan teknolojiyi çok iyi takip etmeniz gerekiyor. Dünyada gelişen teknolojiler hep savunma ve havacılık sanayi tarafından bulunmuştur, teknolojiye Ar-Ge’ye çok önem verilir.

Önce işi öğrenmeniz gerekli işi idare etmek için işin içine girmeniz lazım. Çünkü hiçbir zaman atölyedeki ustam kadar iyi olamam ben. Yeni mühendis arkadaşlara da aynı şeyi söylüyorum: “Siz bir usta kadar iyi iş yapamayabilirsiniz, ama en az onlar kadar işi iyi bilmeniz gerekir.” Üretim için planlama yapmak, hatanın oluşmasını ve tekrarlanmasını önlemek için iyi bir sistem kurmak gerekir. Usta aynı hatayı defalarca yapsa da onu bir yere kaydetmeyi ve önlemeyi düşünmeyebilir, o mühendislik tarafının işidir. Sistemi kuran, koruyan ve sahip çıkan her zaman mühendis olmuştur.

Savunma sektörüne geçişiniz ne zaman oldu?
2006 yılında sektördeki tüm firmalara çalışmaya başlamıştık. Bizim açımızdan kolay oldu çünkü medikal ve savunma sektörünün kullandığı titanyum, paslanmaz gibi hammaddeler birbirine çok yakın. Yüzey kalitesi ve istenen hassasiyetler anlamında da durum aynı. Bizim daha çok öne çıktığımız alan hassas ve karmaşık parçaların üretimi oldu.

Büyük firmalarının tedarikçisi olmak zorlu süreçler gerektiriyor. Bu süreçleri nasıl atlattınız?
Teknik bir altyapımız olduğu için karmaşık parçalarda şansımız oldu. Kolay ve herkesin işleyebildiği parçalarda bizim maliyetlerimizin çok yüksek kaldığını düşünüyorum. Karmaşık ve üretimi zor olan parçalardan giriş yaptık. Bugün geldiğimiz noktaya mühendislik ile geldik benim dışımda üretimde biri kadın olmak üzere dört mühendisimiz var.

“ÜRETİMİ SEVMEK ZORUNDAYIZ”
Sanayide kadın girişimci olmak ve sıfırdan başlamak hakkında neler söylersiniz?
Günümüzde girişimcilik olarak ifade ediliyor. Zamanında ben bunu girişimcilik olarak düşünmemiştim ve bu kadar önemli olduğunu bilmiyordum. 90’lı yıllarda iş bulmak çok zordu. Formasyon eğitimi alıp öğretmen de olabilirdim teknik liselerde. Hatta devlet memurluğu sınavını kazanmıştım ama gitmedim. Hep üretimin içinde olmaya ve üretmeye inandım.

Bu bir tercih meselesi iyi mühendis olmak için üretimi iyi bilmek gerekir. Şimdiki mühendis arkadaşlara bakıyorum maalesef okullar yanlış yönlendiriyor. Mezun olduklarında masa başında müdür olacaklarını düşünüyorlar. Maalesef şu an herkes bu yapıda. Önce atölyede işi öğreneceksiniz sonra zamanı gelince masada işi yöneteceksiniz.

KOBİ’lerin ekonomiye katkısını nasıl değerlendirirsiniz?
Ekonomiye asıl katkıyı KOBİ’ler veriyor ama KOBİ’ler sürdürülebilirliği sağlayamıyor. Finansman tarafı ülkemizde biraz zorluk taşıyor. KOBİ’lerin önünü görebilmesi de zor. Biz bu günkü durumumuza çok fazla risk alarak geldik. Teşvikleri ve kredileri nasıl kullanabileceğimizi bilmiyoruz biz. Diğer yandan kurumsallaşma ihtiyacı çok ciddi bir sıkıntı. Kümelerle bunu biraz geliştirmeye çalışıyoruz.

OSSA ile ilgili düşünceleriniz nedir?
OSSA’nın kurulduğu günden beri üyesiyiz. Çok katkı gördük. Birçok fuara beraber katıldık. Bize yol yöntem ve birçok yere ulaşılabilirlik sağladı. O anlamda ciddi bir katkısı olduğunu düşünüyorum.
AS 9100 gerekiyordu OSSA’dan danışmanlık aldık, yazılım sistemi olması gerekiyordu destek verdi. Kümeler bilinç anlamında ciddi katkı sağlıyor. Biz bile mühendis altyapımızla birçok kez yurtdışına çıkmamıza rağmen fuarlara çekinerek katılırdık. OSSA ile beraber gittiğimizde kendimize olan güvenimiz pekişti. İkili ilişkileri kurmak ve bir yerlere ulaşmak çok daha kolay oldu. Bize ve üyelerine ciddi katkısı oldu.

“SANAYİDE ÇALIŞACAK ELEMAN BULAMIYORUZ”
Sanayicilerin en önemli sorunların neler?
Bir kere önce biz çocuklarımıza üretimi sevdirmeliyiz. Üretmeden bir yere varamayacağımız öğretmemiz gerekir. Şimdilerde sanayide çalışacak eleman bulamıyoruz. Geçmişte çok iyi kadın stajyerlerimiz oldu; onları kalitede yetiştirdik. Meslek lisesinden sonra devam etmediler, iki yıllık meslek yüksek okuluna gittiler. Sonra da 4 yıllığa geçeyim diye uğraştılar. Uzun süre iş aradılar. Askerliğin ardından amaçsız şekilde iş arayan ya da bulduğu işi beğenmeyen çok sayıda insan oldu. Bizim temel sorunumuz ne? Neden sanayiye gelmiyorlar AVM’de güvenlik elemanı oluyorlar?

Meslek liselerini desteklememiz lazım. Eskiden başarılı çocuklar sınavla meslek lisesine alınırdı. Şimdi “senden başka bir şey olmaz” diye meslek lisesine veriyorlar. Üretimi sevmek zorundasınız. Bir şey üretmezseniz bu ülke bir yere gelmez.  Biz üretmeyi seviyoruz. Hastalık gibi de bir şey diyorum bazen. Birçok yerlileşme projesinde yer aldık. Yurt dışından tedarik edilen malzemenin Türkiye’de üretilmesi için çok çalıştık. Tasarımcıları ikna etmek için de çok uğraştık. Her şeye rağmen biz, üretirken çok keyif alıyoruz.

İçeriğe Yorum Yapabilirsiniz.