Türkiye, kamu alımlarında yerli üreticilerin katkısını artırma amacıyla arayışlarını sürdürüyor. Bu yönteme yönelik geçtiğimiz yıldan bu yana önemli gelişmeler yaşandı.
Biz de bu amaçla sanayicilerin beklentilerini, saha gerçeklerini; tüm kesimlerin görüşlerini de alarak yansıtmaya çalıştık. Olması gerekenleri yani Türkiye’nin ihtiyaçlarını ortaya koyduk ve özetle dedik ki, “Bu iş kararlı bir devlet politikasıyla yol alır.”
Bilindiği üzere Türk ekonomisini sırtlayan en belirgin faktörlerden biri de küçük ve orta ölçekli işletmeler yani KOBİ’ler... KOBİ’ler, mevcut üretim kabiliyetlerini, ürün geliştirme potansiyellerini kamu alımlarıyla doğru orantılı olarak ilerletebiliyorlar.
Günümüzde, ülkemizin birçok bölgesinde faaliyet gösteren işletmeler, kayda değer işlere imza atıyorlar. Bunların bir kısmı artık sınırları aşarak uluslararası tedarik zincirine girmeyi başarabilen, ufkunu genişletebilen kimliğe büründü. Bu anlamda pek çok örnek verilebilir…
Bu işletmelerin yakından tanıdığımızda, iş yerlerine gittiğimizde de neleri başarabildiklerini ve daha da fazlasını hedeflediklerini net olarak görebiliyoruz.
Türkiye’nin son 12 yılında görülen kabuk değişimi çerçevesindeki, üretim ve ihracat performansı da bunun bir başka kanıtı. Söz konusu gelişim, devletin bakış açısıyla da bire bir örtüşüyor.
Bir süredir hazırlıkları süren Sanayi İşbirliği Programı da (SİP) bunun bir yansıması oldu; SİP Yönetmeliği hayata geçti. Hatırlanacağı üzereyakın bir zamanda da; Başbakanlık genelgelerinde yer almasına rağmen uygulanmayan yerli ürüne “yüzde 15 fiyat avantajı” 2 bin 139 ürün için hayata geçmiş, Bilim Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı tarafından hazırlanan liste Kamu İhale Kurumu’nca yayınlanmıştı.
SİP Yönetmeliği ile birlikte de yenilik, yerlileşme, teknoloji transferi niteliğinde ve 10 milyon doları aşan kamu ihalelerini kazanan yabancılar, yerli şirketlerden katkı alacak. Yabancı yüklenicilerin yerli üreticilerden alacağı katkılarla ilgili limitlerin yer almadığı yönetmelik, SİP taahhüdünü 4 ana kategoride tanımladı.
Uygulamanın taslak çalışmalarında bulunan,‘minimum katkı zorunluluğu’ ile ilgili kısmın Yönetmelikte yer almaması dikkat çekse de SİP’in hayata geçmesini ülkemiz adına sevindirici bir gelişme olarak değerlendirebiliriz.
“Birlikten kuvvet doğar” sözünü kümelenme metodu ile anlamlandıran yerli sanayi artık “İşbirliğinden kuvvet doğar” demelidir.
Ar-Ge ve mühendislik destekleri
Prof. Dr. Sedat Çelikdoğan’la ilkini geçen ay yayınladığımız “Üretimden Kaçışın Nedenleri ve Çözüm Önerileri” başlıklı söyleşimiz ilgiyle karşılandı. Söyleşimizin ikinci kısmında Ar-Ge ve mühendislik desteklerini mercek altına alıyoruz. Çelikdoğan Hocamız, projelerin değerlendirilme aşamasında nelerle karşılaşıldığını, buna karşılık yapılması gerekenleri anlattı; proje değerlendirmesinde iki ayrı grup hakem heyeti önerdi.
Deneyimli isim bunları şöyle sıralıyor: “1. Akademik projelere ait heyetler akademik camiadan olmalı, gerekli olması halinde ilgili sektörlerden (kamu veya özel) uzman alınabilmelidir. 2. Diğer projelerde hakem heyeti ile ilgili sektörlerden olmak üzere yarısı iş hayatından ve diğer yarısı akademik camiadan teşkil edilmelidir. Gerekli konuların durumuna göre özel sektör heyet üyesi daha fazla olabilmelidir.”
‘Altın Kalem OSTİM’in’
Şubat ayı, OSTİM Gazetesi için farklı bir heyecana sahne oldu. Her haberi titizlikle araştıran ve hazırlayan gazetemiz, Ekonomi Muhabirleri Derneği’nin geleneksel olarak düzenlediği Altın Kalem Başarı Ödülleri’nde, Eylül 2014 sayısının kapak haberi “Made in Turkey mi TurkishMade mi?” yarıştı. Haberimiz, jüri değerlendirmesi sonucunda ‘Gazete, Dergi, Ajans Haber (Yerel)’ kategorisinde ödül aldı. Ödülün alınmasında desteği olan tüm Yöneticilerimize ve çalışma arkadaşlarımıza teşekkür ediyor; ödülü, yüreği “yerli ve milli üretim” sevdası ile çarpan sanayicilerimize armağan ediyoruz.
“Bilgi, sonu gelmeyecek olan bir fetihtir.”
Cemil Meriç