7 Haziran seçimleri geride kaldı. İç gelişmelerin yanı sıra dünya siyasetinde Orta Doğu eksenli travmalar, komşumuz Yunanistan’daki ekonomik deprem ve olası etkileri seçim kadar gündemin diğer maddeleri oldu.
13 yıla yakın bir süredir AK Parti iktidarının icraatlarını yaşayan ülkemiz, yılın ikinci yarısına koalisyon senaryolarıyla adım attı. Takdir ve tartışmalarla geçen bu süreci iş dünyası adeta nefesini tutarak takip etti.
Hatırlanacağı üzere; 2001 krizinin etkilerini iliklerine kadar hisseden reel sektör, o dönem havlu atmanın da ötesine geçmişti; finansal ve sosyal kırılmalar kapıya dayanmıştı.
Türkiye, gerek coğrafi gerekse medeniyet mirasının çıktılarını yaşıyor. Yeni yüzyılda sadece kendi halkı ile değil bu topraklara gönülden bağlı olan kardeşleriyle de hemhal olmuş durumda. Bu bağlar ekonomik derinlikte de kendini gösteriyor.
Dışarıda; ihracattaki ivme başta olmak üzere, IMF ile olan ilişkilerin regülasyonu, içte -AB jargonuyla- “önce küçük olanı düşün” odaklı hareketlilik, yerli üretim olgusundan yola çıkarak; Milli Tren, Milli Uçak, Milli Rüzgar Türbini, Yerli Otomobili konuşuyor olmamız çok önemliydi. Geç kalınmış olsa da bu projelerin dile getirilmesi, bürokraside bu yöndeki olumlu kıpırdanmalar, en önemlisi çıkarılan yasa ve yönetmelikler; sanayinin tüm dinamiklerinin gelecek tasarımları adına etken unsurlar oldu.
Başta da değindiğimiz üzere 15 yıl öncesinin ekonomik ortamından, tüm sektörleriyle rotasını 2023’e çeviren bir Türkiye tahayyülü var karşımızda. Her ne olursa olsun bu hızın sekteye uğramaması, oluşacak yeni hükümet yapısıyla vites yükseltilmesi gerekiyor.
Uzlaşma zamanıdır
Demokratik tercihlerin ardından şimdi iki seçenek var; ya koalisyon ya da yeniden ‘sandık’…
Reel kesimin nabzının ‘uyumlu’ bir hükümet yapısı için attığını görebiliyoruz. İş dünyasının, mevcut manzaraya ilişkin düşüncelerinin merkezinde de bu anlayış var.
Seçim sonrasının en kalın ‘kırmızı çizgi’sini de onlar çekiyor ve ‘Hepimiz aynı gemideyiz’ diyerek, “Zaman uzlaşma zamanıdır. Bir an önce hükümet kurulmalı. Kazanımlar güçlenerek ilerlemeli.” vurgusu yapılıyor.
Haberimize, akademik pencere aralayan İzmir Ekonomi Üniversitesi’nden Doç. Dr. C. Coşkun Küçüközmen de belirsizliğin faturasına ilişkin şu uyarıları yapıyor: “Seçim sonuçlarının açıklanmasının hemen ardından -hatta kısa süre öncesinden- başlayan sıcak para çıkışı ve beraberinde kurlar üzerinde oluşturduğu baskı gücünü tedricen yitirirken farklı evreleri olabilecek bir belirsizlik sürecinin ülke ekonomisine vereceği zarar aşikârdır.”
Yeni dönemde Türkiye adına yeni başarıların yazılması ve kalkınma yolunda atılan adımların güçlendirilmesi dileğiyle.
Sonuçta bu gemi Türkiye’yi taşıyor…
Herkesin elini taşın altına olabildiğince koyması, ortak menfaatler ve gelecek için hareket etmesi herkesin yararına…
"Büyük yükleri kaldırabilmek için onların ortasını bulmak gerekir."
Johann Wolfgang von Goethe