Ekonominin gücü, temel dinamiği… Sanayileşmeden ve üretmeden olmuyor.
Sanayi üretim endeksinin her sonucunda gözler imalat sanayine odaklanıyor. Ağustos sonuçlarında bir önceki aya göre yüzde 10.8’lik bir ilerleme var. Bu ne demek? Büyüme, istihdam ve refah payının artması için mutlaka üretmek zorundayız.
Tabii bunu nitelikli ve teknoloji yoğun alanlarda yaygınlaştırmalıyız. Teknolojisi ve katma değeri yüksek ürünlerin; geleceğe yönelik adımları şekillendireceğini, hedef odaklı girişimlerin sayısını katlayacağı gerçeğini bir an olsun unutmamalıyız.
Başbakan Sayın Binali Yıldırım’ın 2017-2019 dönemi Orta Vadeli Program (OVP) için yaptığı tespitlerde de konunun önemi apaçık meydanda.
Yıllardır ifade edilen yerli sanayi ve millileşme izlerini bu OVP’de de görmek umut verici. Sanayi 4.0’ı konuşuyoruz. Yatırım ortamını iyileştirici ve teşvik edici tedbirler alıyoruz.
Sayın Yıldırım, ‘kapsayıcı’ büyümeye işaret ediyor. Büyümenin kalitesine vurgu yapıyor. Tüketime bağlı büyümenin kalıcı olmayacağının altını çiziyor. Üzerine basa basa, “Katma değer üreten, fark oluşturan, mukayeseli üstünlük sağlayan bir büyüme altyapısını oluşturmak… Büyümenin çeşitliliğini, kalitesini artırmak dolayısıyla rekabet gücümüzü geliştirmek. Daha çok üretmek." sözlerini dile getiriyor.
Biz yapmazsak, elini ovuşturan çok
Ülkesine güvenen, sanayileşmeye gönülden inananların; cesaretle ve ısrarla üretime devamı, onların ne derece değerli olduğunu, küresel geri dönüşlerden ve tepkilerden de ölçebiliyoruz.
Bugün dünyanın en büyükleriyle iş yapan, istenilen kalite ve standartlara ulaşan çok sayıda işletmemiz var. Çok sayıda ama yeterli mi? Bence değil…
İhtiyacımız; tasarımı ve markası bizim elimizde yoğrulan ve milli düşünceyle yükselen değerler.
Daha önce de vurguladığımız üzere; 15 Temmuz’da milletçe yakaladığımız ruhu, kalkınma hamlelerimizde diri tutmalıyız. Biliyoruz ki, biz üretmezsek, biz yapmazsak, ellerini ovuşturup ‘bizi bekleyenler’ çok…
İleri kabiliyetlerin arandığı sektörlerin başında savunma ve havacılık geliyor. Bu alanda uluslararası düşünmek zorundasınız. Gündemi takip etmeli, ona göre rotanızı belirlemesiniz. Kısa vadeli yaklaşımların yerine geniş perspektiften bakmalısınız; 10, 20, 30 yıllık stratejileriniz hazır olmalı. En önemlisi yılgınlığa kapılmamalı, sabretmelisiniz.
Sektöre rehberlik eden oluşumların faaliyetlerine katılmalı, ortak rekabet anlayışıyla güçlenmelisiniz. İşte bu yoldaki araçlardan biri de kümelenme…
Savunma Sanayii Müsteşarlığı himayelerinde, OSTİM Savunma ve Havacılık Kümelenmesi tarafından düzenlenen Savunma ve Havacılıkta Endüstriyel İşbirliği (ICDDA) günleri bu yıl üçüncü kez kapılarını açtı… Sektöre çalışan KOBİ firmaları için önemli platformlardan biri olan ICDDA’nın her etkinliğinde ilgi giderek artıyor.
11-13 Ekim 2016 tarihleri arasında gerçekleşen dev organizasyon gurur verdi. OSTİM’in fark oluşturan yüzü olarak değerlendirilen benzeri gelişmelerin çoğalması, ülke olarak kritik eşikleri daha kolay geçmenin kaldıraçlarından olacak.
ICDDA’da, Milli Savunma Bakan Yardımcısı Sayın Şuay Alpay’ın dikkatimi çeken iki sözü oldu: “Hedef yüzde 80 yerlileşme. KOBİ’lere tereddütsüz güveniyoruz.”
Dünyada bütün ekonomilerin omurgası, istihdamın ezici bir üstünlükle çoğunluğunu oluşturan KOBİ’ler bu güveni boşa çıkarmaz... Güveni pekiştirici güzel adımlar atılıyor; destek mekanizmalarını güçlendirilme gayretini görüyoruz. Bu, onlara heyecan verir; yatırımlarını çeşitlendirirler. Yenilikçi ve yerli üretimi yaygınlaştırırlar.
Etkinlikte görüştüğümüz Güney Koreli bir sanayici de şöyle diyor: ”ICDDA olmasaydı; Türkiye’den yeni işbirliği yapabileceğimiz firma bulmamızın zor olduğunu belirtmek istiyorum.”
Daha fazla Türk firmasıyla işbirliği sağlamak istediklerini söyleyen konuk sanayicinin bu cümlelerini iyi analiz etmek gerekiyor.
Güçlü işbirlikleri ve kararlı politikalar KOBİ’lerin yolunu sonuna kadar açıyor…
“Dünyada görmeyi istediğiniz değişimin kendisi olunuz.”
Mahatma Gandhi