Üretime ve dolayısıyla sanayiye olan ihtiyaç, her geçen gün daha belirgin, daha güçlü bir şekilde artıyor.
Bu sütunlarda ve yayınlarımızda çoğu kez güçlü ülke olmanın gereklerini anlatmaya çalışırken hep bu iki kavramın ne denli belirgin bir unsur olduğunu vurguluyoruz.
Gerçekten de öyle… Dünya siyasetinde denge merkezlerinde yaşanan değişimler, geliştirilen politikalar; ekonomik yapılarla doğru orantılı.
Türkiye’de de siyasetin yanında en yoğun gündemleri ekonomik gelişmeler üzerinde konuşuyoruz. Büyük yatırımlar yapıyor, kısa, orta ve uzun vadeli hedeflerin peşinden koşuyoruz.
KOBİ’lerimizin ne kadar hayati bir fonksiyonu olduğunu tartışıyor, bu yönde stratejiler, planlar ortaya koyuyoruz.
Yüksek katma değere ulaşmak için var gücümüzle çalışıyoruz.
Devletimiz teşvikler veriyor; daha güçlü bir sanayi için. Orta gelir tuzağına düşmemek, gelişmiş ülkeler seviyesine hızlı adımlarla ilerlemek için çaba gösteriyoruz.
İstihdama katkı sağlamak için imkanları değerlendiriyoruz. Ar-Ge’ye ağırlık veriyor, Cumhuriyetin kuruluşunda yeşertilen ‘yerli üretim’ ideali için yeniden ve daha etkin düşünceler geliştiriyoruz.
Kısaca her alanda bağımsız bir ülke olabilmek için ‘milli sanayi’ diyor, tüm araçları devreye almaya gayret ediyoruz.
Peki neden daha istediğimiz seviyeye gelmek için ‘mesafelerden’ bahsediliyor?
Geleceği bugünden tasarlamaya odaklı bakış açısıyla; 10, 20, 30, 50, 100 yıl gibi stratejik hamlelerinizi hesaplamak, yarının Türkiye’sinin daha müreffeh olması, muasır medeniyetler seviyesine gelmesi için ne yapılmalıdır?
Denilebilir ki, “2023, 2053, 2071 hedeflerimiz var.” Doğru. Ancak bu hedeflere nasıl ulaşılmalı, nasıl yürünmelidir?
Cevabı çok açık; kendi gücümüze, insanımıza güvenmek, sanayi başta olmak üzere tüm alanlarda net politikalar üretmek.
Bu güven ve odaklanma bizi farklı kılacak, küresel rekabette öne çıkaracaktır.
***
OSTİM’liler geride bıraktığımız zaman diliminde devlet protokolünü OSTİM’de ağırladı. Önce Başbakanımız Sayın Binali Yıldırım; beraberinde Adalet Bakanı Sayın Abdulhamit Gül, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Sayın Jülide Sarıeroğlu ile birlikte bölgede iş yerlerini ziyaret ederek, işletme sahipleri ve çalışanlarla bir araya geldi. Yıldırım’ın ardından Ankara Valisi Sayın Ercan Topaca da bölgede incelemelerde bulundu.
Sayın Başbakanımızın ve Sayın Valimizin temasları üretimin bir ülke için kıymetini ortaya koyması bakımından çok değerli…
Sayın Yıldırım OSTİM’i yakından tanıyor. Kendisinin Ankara metro ihalesinde getirilen yerlilik şartındaki çabalarını unutmuyoruz. Bu şart, raylı sistemlerdeki alımlarda kırılma noktası olmuştu.
OSTİM’lileri dikkatle dinleyen Sayın Topaca da özel sektör, üretim ve sanayileşmeye ilişkin şunları söylüyor: “Sizlerin başarısı, Ülkemizin başarısıdır. Sizlerin gelirindeki artış, Ülkemizin gelirindeki artıştır. Genel yaklaşımımız budur. Türkiye’de özel sektör, sanayi gelişmedikçe ülke olarak gelişmemiz, refahımızı artırmamız mümkün değil.”
O nedenledir ki; farklı olabilmek için farklı işler yapmak zorundayız.
Sanayinin başarısı Türkiye başarısıdır…
Buna yürekten inanıyoruz…
“Öğrenmek, akıntıya karşı yüzmek gibidir ilerleyemediğiniz takdirde gerilersiniz.”
Çin Atasözü