Bölge yöneticileri olarak toplanıp; yönetim anlayışımızı, öngörülerimizi, kararlarımızı ve uygulamalarımızı, “vizyon ve misyon” tanımı içinde değerlendirme fırsatımız oldu. Geleceğe ilişkin stratejimizi bir sisteme oturtmaya çalıştık.
Yönetim olarak Ostim’e ilişkin görevimizi şu şekilde tanımlamaya çalıştık:
“Ostimli işletmelerin ve Ostim üyelerinin rekabet güçlerini artırmak için gerekli her türlü tedbiri öngörür, karar alır ve uygularız…”
Bizim özellikle benimsediğimiz bir prensibimiz daha vardır: Kanun, yönetmelik ve tüzüklerle tanımlanmamış, görev addedilmemiş işleri üstleniriz; o konularda projeler yaparız ve hayata geçiririz. Yani, durumdan vazife (görev) çıkartırız.
Ostim; ortakları ve bölge KOBİ’leri için hayata geçirdiği projelerle bir sanayi kent modeli oldu. Bu model, altyapı çalışmalarının yanı sıra, KOBİ’lere üretim süreçlerinde destek olacak mesleki kamu kurumları ve özel sektör kuruluşlarının bölgemize gelmeleri ile gelişti.
Dünya değişti. Krizler yaşadık. Siyasi-politik istikrarsız dönemlerle karşılaştık. Sanayi ve ticarette, üretim teknolojilerinde iç ve dış yeni dinamikler oluştu. Üretimin, ihracatın, rekabetin gittikçe zorlaştığı, deyim yerinde ise “pabucun pahalı” olduğu görüldü.
Bu yeni olgu ve değişimler yönetim kademesinde bulunanlara yeni görev ve sorumluluklar da yükledi. Ve bunu belki de Türkiye’de ilk algılayıp, harekete geçen Ostim oldu. Biz, gerekli olanın getirilmesi, kurulması ve çalıştırılması için mücadele edilmesi gerektiği inancı ile hareket edip, bölge firmalarımızın kurumsallaşması, daha kaliteli üretim yapması, daha çok ihracat yapması, daha çok katma değer yaratması yönünde efor harcamayı tercih ettik.
Güçbirliği yapmamız gerekiyor dedik. Bunun için Dış Ticaret Müsteşarlığı tarafından teşvik edilen Sektörel Dış Ticaret Şirketleri’ni (SDŞ) gündeme getirdik. Bölgemizde kurulu bulunan SDŞ’ye benzer en az 4 sektörümüzde daha SDŞ kurulması için çalışıyoruz. SDŞ modeline, kaynakların ortak kullanımı ve dış pazar çalışmalarının daha kolay yürütülmesini destekleyecek bir enstrüman olarak bakıyoruz.
Nitelikli işgücü konusunu çözümlemek için insan kaynakları konusunda atılım yapmamız gerekiyordu. Bu konuda Ostim İnsan Kaynakları Eğitim Merkezi’ni (İKEM) kurduk. Avrupa Birliği fonlarınca desteklenen bu projemizle hem bölge sanayicilerimizin nitelikli işgücü elde etmelerini sağlamak, hem de ülkemizin ciddi bir sorunu olan istihdama katkıda bulunmak istiyoruz.
Girişimcinin desteklenmesi gerektiğine inanıyoruz. Bunun için katma değer yaratacak, üyelerimizi iç ve dış pazarlara açma konusunda destekleyecek girişimcilere ihtiyacımız olduğunu görüyoruz. İş Geliştirme Merkezi (İŞGEM) projesini topluma sunduk. Bu proje ile bölgemize yeni girişimciler kazandıracağız.
İşletmelerimizin kurumsallaşma konusunda yetersiz olduğunu kabul etmeliyiz. Firma yönetimi, mali disiplin, muhasebeleşme, iletişim, vasıflı eleman, kurumsal kimlik ve tanıtım gibi alanlarda, dış ticaret, sertifikasyon gibi konularda danışmanlık hizmetlerine ihtiyaçları vardır. Kendisini kurumsallaşma anlamında dizayn etmek isteyen işletmelerimize yönelik olarak Ostim Danışmanlık Merkezi’ni kurduk.
OSTİM’in tamamını, oluşturduğumuz Network sistemiyle birbirine bağlıyoruz. Böylece sanayiciler arasında sinerji yaratacağız. Kısa süre içinde bu çalışmalarımız tamamlanıp, sistem devreye girecek. Bu projeyi çözüm ortağımız Sabancı TELEKOM ile birlikte yürütüyoruz. Tamamlandığında hem dahili, hem şehirlerarası hem de uluslar arası görüşmelerin maliyetleri azalacak.
Ayrıca, firmalarımızın bilgisayar donanım ve program maiyetlerini ucuzlatmak istiyoruz. Sanayicimizin daha nitelikli programları, daha etkin şekilde kullanmalarını sağlamayı hedefliyoruz.
Bütün bunlar OSTİM’e sınıf atlatacak ve Türkiye’de ilk kez uygulanacak modeldir.
Ar-Ge, üniversite sanayi işbirliği, kalite, sağlık, sosyal, kültürel ve sportif etkinliklere ilişkin ayrı ayrı projelerimiz hayata geçiriliyor.
Altyapı ve üst organizasyonlarımızla birlikte; yaratacağımız sinerji, yönetim ve bölge KOBİ’lerimizin inançlı adımları ile hedefimiz 5 yıl sonra Ostim’i bir sanal fabrikaya dönüştürmektir.
Hedefe giden yolda engellerimiz olacaktır. Bunların büyük bir bölümünü kendi organizasyon gücümüzle çözeceğimize inanıyoruz. İnanmak başarmanın yarısıdır, sözünü “inanmak başarmaktır” diye değiştiriyoruz.
Çünkü biliyoruz ki; hiçbir mazeret başarının yerini tutamaz.