Organize Sanayi Bölgelerinin temel sorunlarını ve çözüm önerilerini kapsayan bir raporun, OSB Üst Kuruluşu tarafından Sayın Başbakan’a iletildiğini biliyoruz. Raporda OSB’lerin cazibe merkezi olması için devletten beklentiler de yer alıyor.
Tabi ki, OSB’lerin kuruluş amacı, sanayi kuruluşlarının belli bir plan içinde, ortak altyapılarının oluşturularak bir araya toplanması ve kümelenme modeli içinde üretim yapılması fikrine dayanıyor. Bugün yurdun dört bir köşesinde gelişigüzel; neredeyse “gecekondu” anlayışı ile oluşmuş sanayi tesislerine rastlanıyor. Bu arada ülkemizin tarıma en elverişli arazilerinin tek tük fabrikalardan ibaret sanayi yapılaşmasına açılmasını da doğru bulmuyoruz.
OSBÜK’ün hazırladığı raporda, “OSB’lerin cazibe merkezi haline getirilmesi ve belli özellikleri taşıyanlar hariç, bin metrekareden büyük kapalı alan gerektiren imalat sanayi yatırımlarının, OSB’lere yönlendirilmesi” ibaresi yer alıyor.
‘Yatırımcılara OSB’lerin adres olarak gösterilmesi’ önerisini ana fikir olarak kabul ediyoruz. Ancak, OSB’lerde bazı uygulamaların spekülatif anlayışlarla istismar edilmesi de söz konusu olabiliyor. OSB’lerde yer bulma, yer alma sorunu var. Araziler özel mülkiyetin elinde. Arsa teminini kolaylaştıracak önlemleri almak kaydı ile OSB harici sanayi yapılaşmasını engelleyici uygulamaları destekliyoruz.
Ülkemizde yaygın bir OSB oluşumu var. Bu OSB’lere ayrılmış araziler, harcanmış kaynaklar, verilmiş emekler var. Türkiye’deki 236 OSB toplam 61.216 hektarlık yerleşim alanına sahip. Bunlardan 95 OSB işletme aşamasına gelmiş, kalan 141 OSB yapım aşamasında bulunuyor. OSBÜK’ün raporuna göre, “Çok büyük ekonomik değerler harcanarak işletmeye hazır hale getirilen 95 OSB’den yaklaşık 50 OSB tam anlamıyla dolu olup, kalan yarısı ile yapım aşamasında olan 141 OSB yatırımcı bekliyor.”
OSB’ler ilke olarak altyapıları hazırlanmış olup, sanayiciler için ideal yatırım ve üretim ortamlarıdır. Ve değerlendirilmelidir. Devlet desteği ve teşvikler açısından bakıldığında OSB’lere ayrıca tanımlanmış bir destek görmüyoruz. Ancak OSB’ler kendi kanunlarından yararlanarak bir takım destekleri kendileri oluşturabiliyor. O da bölgenin özelliğine, yönetimin vizyonuna ve kapasitesine bağlı bir etkendir.
Ostim olarak bölgemizi iyi yönettiğimizi düşünüyoruz. Ostim’e özgü destekler oluşturabiliyoruz. Bunlara biz ‘Ostim Teşvikleri’ diyoruz. Daha ucuz, kesintisiz ve daha kaliteli bir elektrik enerjisi; endüstriyel amaca uygun kalitede, ucuz ve kesintisiz doğalgaz; Internet erişimli, daha kaliteli ve ucuz haberleşme hizmeti; beklemesiz inşaat ruhsatı, işyeri açma izin belgesi veriyoruz. Saydığımız desteklerin aslında OSB’lere devlet tarafından talep bile edilmeden sağlaması gerektiğini düşünüyoruz.
Daha önce de hep vurguladığımız gibi yönetim organizasyonlarının sosyal sorumluluk duygusu ve inanç ile hareket etmeleri yaratıcı ve yararlı projelerin ilhamını oluşturuyor. Ostim’in birçok İLK’e imza atmasının temelinde bu felsefe yatıyor. Örneğin; Türkiye genelinde nitelikli bölgelere yaygınlaştırılacak olan Çalışma Bakanlığı ve bağlı birimlerin hizmetlerini tek merkezden vermeyi amaçlayan “tek çatı” projesi de Ostim’den başlatılmıştır. Bu da bir teşviktir. KOBİ sahibi işletmecilerimizin zaman ve para kaybı önlenmiştir.
Ostim OSB’de sahipsiz, başıboş, ilgilenilmeyen hiçbir alan yok. Sokağındaki kaldırım taşından güvenliğine, firmanın ihracatından işverenin sağlığına, insan kaynaklarından teknolojik gelişimine hepsi takip ediliyor.
Ostim sayısal anlamda en büyük bölge değil. Ama adres olarak, organizasyon gücü olarak, iş yapma kapasitesi olarak iddialıyız. İşbirliği yapmak isteyenin muhatap bulduğu bir adres. Yaptığımız işlerin düzgün yapılmasından sorumlu olduğumuz kadar doğru işi yapma konusunda da sorumluluk hissediyoruz. Yapmamız gerekirken yapmadığımız işlerden sorumluluk hissediyoruz. Yaptıklarımız bize ‘yapın’ denilen işler değil. Ama biz, “bu işi yaparsak, firmaya, bölgeye, ülkeye bir yararı olur’ diye hareket ediyoruz.
2006 yılında hem bölge KOBİ’lerimize hem de nihai tüketiciye yarar sağlayacağına inandığımız “markalı üretim” ve bu markalı üretimi destekleyecek “bölgesel kalite güvencesi” çalışmalarımızı hayata geçiriyoruz. Bu çalışmamızın da bir İLK olduğunun altını çiziyorum. OSTİM adına layık olabilecek, taşıyabilecek firmalara kullanma fırsatı veriyoruz. Birbirini desteleyen bir marka kavramı oluşturduk. Bu firmaları yeniden organize etmeyi düşünüyoruz.
OSTİM’in adını belli taahhütlerde bulunarak kullanmasına karşın, kalitesine gölge düşürecek firmanın pabucunu dama atarız. Dolayısı ile Ostim güvenli ve kaliteli üretimin simgesi haline gelecek. Ostim markasına gören herkes bölgede kontrol altında bulunan, düzenli üretim yapan, kendine güvenli bir firma ile alış veriş yaptığını anlayacak. Üreticiler de OSTİM’de bulunmanın avantajını kullanacak. Türkiye’de ilk defa uygulanan bölgesel garanti damgası QSTİM de ürünün Ostim’de bir sistem tarafından denetlendiğini, kontrol edildiğini ve herhangi bir sorun yaşanması halinde muhatabının olduğu anlamını taşıyacak. Ostim’in markalaşma ve bölgesel kalite güvencesi sistemini Türkiye’deki OSB oluşumu ve onun başarı ile ifade edemeyiz. Çünkü Ostim kendi imkanları ile kurulmuş, kendine has yönetim modeli olan bir bölge.
Ortaya konulan projeler ve hayata geçirilmiş icraatlar tamamen bir yönetim vizyonunun, felsefenin, ekip çalışmasının ve çağdaş bir kavram olarak sosyal sorumluluk anlayışının benimsenmesinin eseridir. Yazımızın başlığında sorduğumuz sorunun yanıtını verdiğimizi düşünüyoruz.
Yani, keramet tek başına OSB olmakta; ya da OSB’de olmakta değildir…