Dünya, yen bin yılın başlangıcından itibaren, politik eksendeki gelişmeleri finansal anlamda da fazlasıyla tartıştı.
Küresel dengelerdeki coğrafi ağırlıklı değişim, taşları yerinden oynattı; merkez ülke tanımlarını yeniden yazdı. Bugün yaşanılanlar da o değişimlerin sancıları aslında.
Türkiye, bu denklemin ana aktörlerinin başında geliyor… Denklemi çözecek güce ve oyunculara sahip. Kültürel hinterlandı, Orta Asya steplerinden, Batı’nın en ileri noktalarına kadar uzanıyor…
Ülkemizin son yıllardaki ‘gündem trafiği’ içinde belki de en yoğun atmosfer 1 Kasım’da yaşandı. Hatırlanacağı üzere, 7 Haziran’da sandıktan çıkan tablo, hükümet oluşumuyla sonuçlanmamış, seçmen yeniden sandığa davet edilmişti.
O günden itibaren geçen yaklaşık 4 aylık süreç, yalnız içeride değil dışarıda da heyecanla takip edildi.
Hatırlayalım: Başta ekonomi olmak üzere, birçok alanda soru işaretleri ve endişeler gün yüzüne çıkmıştı. Bu 4 aylık zaman diliminde; ekonominin temel dengeleri üzerindeki hareketlenmelere, dövizdeki beklentilere, harcamalardaki tedirginliklere, üreticilerin ‘Ne olacak şimdi?’ sorularına tanık olduk…
Herkes gardını almış, sanki 90’lar ve 2000’lerin başındaki fotoğrafı gözünün önüne getiriyordu. Söz konusu endişelerde haklılık payı da vardı. Bu ortam içinde, kötü senaryolardan iyi bir sonuç beklemek ancak hayalcilik olurdu…
Üretici ve yatırımcı, 13 yıla yakın bir süre tek başına iktidarın getirdiği bir süreç ve sürprizlere açık olmayan ekonomi politikaları ile bugünlere ulaştı. Seçimle beraber oluşan tablo, 64. Hükümet’in, Sayın Ahmet Davutoğlu’nun Başbakanlığında ‘tek başına’ iş başına gelmesine imkan tanıdı.
Kabine’de; OSB’leri bilen, üretimin ne anlama geldiğini çok iyi kavramış, önceki yıllardan tecrübeli ve ‘devrim’ niteliğindeki işleri başarmış, kamu alımlarında ‘yerli katkı yüzdesi’ gerçeğini ortaya koymuş, bu yüzdeleri ileri taşımak için gereğini yapmış, yerli ürün belgesi, Sanayi İşbirliği Programı’nı tanımlamış kısaca elini değil gövdesini taşın altına koymuş isimlerin olması isabetli bir adım olarak değerlendiriliyor.
Davutoğlu’nun Meclis’te okuduğu Hükümet Programı’nı incelediğimizde, ilk göreve geldiği gün söyledikleriyle benzerlikler taşıdığını görüyoruz. Öncelikli Dönüşüm Programları’nda bahsedilen söylemlerin programda yer bulması sevindirici…
Başbakan Davutoğlu, 64. Hükümet’in tam anlamıyla bir reform hükümeti olacağını belirtiyor, reformlar sonucunda daha özgür, daha rekabetçi ve insan odaklı bir anlayış içerisinde refahını daha adil paylaşan bir Türkiye’ye kavuşma idealini sürdüreceklerini vurguluyor.
Programın ayrıntılarından birkaçına hemen burada göz atalım: * Kamu alımlarının kaldıraç gücünü kullanarak yerli teknoloji ve üretimi geliştirmeyi amaçlamaktayız. * Hızlı tren dahil demir yolu araçlarımızı kendimiz imal edeceğiz. * Katma değer artışını sağlayacak kümelenme faaliyetlerini destekleyeceğiz. * Kamunun raylı ulaşım sistem ihtiyaçlarının yurtiçinden karşılanma oranını artıracağız. * Orta ve yüksek teknolojili ürünlerde Avrasya’nın üretim merkezi haline gelmiş bir ülke olma vizyonuyla hareket edeceğiz.
Yukarıda bazılarını aktardığım vaadleri bu sayfalarda tarihe not düşüyoruz. İstiyoruz ve umuyoruz; kararlı devlet politikaları ile 2023 izdüşümünde; 2015-2019 görev süresindeki vizyon çok daha ötesi olsun…
Alım garantisi yerli üretimi şahlandırır
Medikal sanayi, ileri teknolojiye olan ihtiyacı, kaynak ve alım potansiyeli bakımından zengin bir ekosistem sağlıyor. OSTİM’de bu potansiyeli iyi değerlendirme hedefiyle çalışan bir oluşum var: Medikal Sanayi Kümelenmesi…
Küme, 20 üreticinin katılımıyla oluşturulan, yurtiçi ve yurtdışı misafirlerin ağırlanabileceği, ürün tanıtımlarının yapılmasına imkan sağlayan Ortak Showroom’unu sektöre kazandırdı.
250 metrekarelik bir alanda; yerli üreticilerin, son teknoloji ile tasarladıkları ürünlerini müşterileriyle buluşturacak Ortak Showroom’un açılışındaki konuşmalarda dikkat çeken bir konu dile getirildi: Alım garantisi.
Küme Yönetim Kurulu Başkanı Sayın İlhan Şahin, “İhaleye çıkan kurumun alma garantisi yok. Firmalar da bu yüzden üretemiyor. Alım garantisi verirseniz kabiliyet ve yeteneklerimizi geliştiririz. Eğer alım garantisi verirseniz göreceksiniz ki sizin temin edeceğiniz pek çok ürünü ülkemizde üretmemiz kolaylaşacak.” dedi.
Ankara Sanayi Odası Başkanı Sayın Nurettin Özdebir de bu talebe, “Bizim insanımıza şans verilirse yapamayacağı hiçbir şey yok! Sağlık sektöründe en komplike aleti bizim insanımız yapar.“ sözleriyle destek verdi.
Biz de ekliyoruz: Garantiyi verin, üreticilerimizden alın, cari açık kapansın, ülkemizdeki ekosistem gelişsin…
"Başarı yolun sonu değil, yolun kendisidir."
Anonim